Tüm hazırlıklar yapılmıştı. Aydın BOYSANIN dediği gibi mendilin köşelerine metal paralar bağlamadık ama yinede her kapının zili çalınca karşımda görmeyi beklediğim gülen, elinde poşet, elini uzatıp iyi bayramlar diyen çocuklarımızı bu şeker bayramında
göremedim.
Aslında gerçek olduğuna inansam fareli köyün kavalcısının çocuklarımızı kaçırdığına inanacaktım. Lakin, kızım tüm masumluğuyla işte yatağında, bayramın 3. Günü olmasına rağmen, uyuyordu. Demek ki fareli köyün kavalcısı hikayeydi.
Ne olmuştu peki! Cevap çok basitti. Masumiyetin timsali çocuklarımızın geçen bayramlarda yaşadığı kötü olaylar ailelerin çocuklarını sokağa bırakmaktan haklı olarak alıkoyuyordu.
Evet bu bayram kapımda elinde poşet gezen çocuklar olmadı ve bundan
sonrada onlara belki hiç rastlama ihtimalim olmayacak. Peki şeker bayramı onlarsız bundan sonra bu bayramlar, şeker gibi olacak mı acaba….